GİRİŞ Enerji kaynaklarının, sosyo-ekonomik hayatımızın ihtiyaçlarını karşılamak üzere, istendiğinde, güvenli ve ekonomik olarak özel ve tüzel kişilerin alımına sunulabilmesi Hükümetimizin en önemli görevlerinden biri olmalıdır. Ülkemiz, dünyanın en büyük petrol ülkelerine komşu olduğu halde, 2000 yılında enerji kaynakları ihtiyacımızın yüzde 64'ü ithal yoluyla karşılanabilmiştir. Eğer yeni petrol ya ela doğal gaz yatakları bulunmazsa, enerjide dışarıya bağımlılığımızın daha da artacağını, bu oranın, 201 O yılında yüzde 75'e ve 2020 yılında yüzde 82'ye çıkacağını hesaplıyor ve çok üzülüyoruz. Bugüne kadar bulunabilen ve ele üretime geçirilen primer enerji kaynaklarımızın durumu bu olunca, hükümetlerimizin; mevcut rezervlerimizin daha iyi işletilip, daha çok üretilmesine, yeni enerji kaynaklarının araştırılmasına ve üretilen ya ela ithal edilen enerji kaynaklarının çok dikkatli ve azami tasarrufla kullanılmasına dönük politikaları, zamanında, büyük bir objektiflik ve samimiyetle ve ülkemiz menfaatlerine uygun bir şekilde geliştirmesi ve yürütmesi gerekir. Giderek daha çok globalleşen dünya ekonomisinde, ülkemiz enerji planlarına uygun yakıtların ithaline imkan tanıyan ve çevremizin doğal dengesini bozmayan yakıtları teşvik eden yasal düzenlemeleri çıkaıtmak ve uygulamak hükümetlerimizin en önemli görevleri arasında yer almalıdır. Dünyaya baktığımızda enerji kaynakları fiyatlarını iki evrensel parametrenin tayin ve tespit ettiğini görüyoruz: Arz/talep dengesi ve çevre koruma kavramı. Olaya bu açıdan baktığımızda yakıt piyasalarının şöyle bir değişim ve gelişim içinde olduğunu gözlemliyoruz: ♦ Dünyadayaşayan 6,5 milyar nüfusun üçte biri, yani 2 milyar insan henüz elektrik kullanmıyor. Asıl önemlisi bu rakamın son 30 yıl içinde azalmamış olması. Bu insanlar çevresinde bulabildiği odun, tezek, kömür, turba ve kamış gibi primitifenerji kaynaklarını kullanarak yaşamını idame ettiriyor ve elektriği tanımadan ölüyor. Bu 2 milyar insana elektriği ulaştırabilmek için, Dünya Bankası değerlendirmelerine göre 1,7 trilyon dolar yatırıma ihtiyaç var. Bu nedenle, Türkiyemizde 1940'larda sadece 500 köyde elektrik varken 1 980 yılında 50 bin köye elektriğin ulaştırılmış olmasını çok büyük bir yatırım seferberliği olarak görüyor ve takdir ediyoruz. ARTICLE ♦ Petrol hala dünyada en fazla kullanılan enerji kaynağı olarak üstünlüğünü sürdürüyor. Petrolün dünya enerji tüketimi içinde yeri, 2000 yılı rakamlarına göre yüzde 40'tır. Bu oran yılda yüzde 1,9 oranında aıtmaya devam ediyor. Petrolün, 2020 yılında ela yüzde 40'Iık oranını koruyacağı hesaplanıyor. ♦ Doğal gaz, fosil yakıtlar içinde tüketim artışı en yüksek olan yakıttır. Dünyada ortalama tüketim artışı yüzde 2,7. Türkiye'de son 1 O yılın tüketim artışı ortalaması % 1 5 . Üstelik bu artışın doğal gazın sınırlı bölgelere, sınırlı arzı dolayısıyla frenlenmiş bir artış olduğuna dikkatinizi çekmek isterim. Avrupa'da 200 yıldır hükümranlığını sürdüren kömür tüketimi, 1998 yılında doğal gaz tüketiminin gerisinde kaldı. Bugün dünya enerji kaynakları tüketiminin yüzde 26'sını doğal gaz teşkil ediyor. Kapanan kömür ve nükleer enerji santrallarının yerini "kombine Çevrimli doğal gaz santrallari" ve "kojenerasyon tesisleri" alıyor. Bu tercihte, doğal gazın çevre dostu olmasının ve kojenerasyon teknolojisinin sunduğu temiz gaz emisyonlarının rolü çok büyük. ♦ Kömür kullanımı daha önceki yıllarda ortalama yüzde 2,5 artarken 2000 yılında aıtışın yavaşlayarak yüzde 1 , 7'ye gerilediği anlaşılıyor. Bu gerilemeye paralel olarak 1997 yılında yüzde 26 olan dünya enerji pastasındaki payının, 2000 yılında yüzde 24'e düştüğünü görüyoruz. ♦ Geriye kalan yüzde 1 0'luk enerji ihtiyacı nükleer kaynaklardan, hidrolik, rüzgar ve güneş enerjilerinden temin ediliyor. Dünyanın bu enerji tablosunda doğal gazın yerini biraz daha netleştirirsek: - Yıllık Tüketim Artışı yüzde 2,7 - Pasta Payı yüzde 26 - Toplam Tüketim Miktarı 2,4 trilyon m3 TÜRKİYE'DE DOĞAL GAZ Türkiye'de doğal gaz 1970'li yıllarda TPAO'nun çalışmaları sonucunda Trakya'da bulundu. İlk rezeıv 13 milyar m3 dolayında idi. Bu rezervin ne kadar yetersiz olduğunu ifade etmek için bir karşılaştırma yapmak istiyorum: Bu 13 milyar m3 , İran'ın bilinen doğal gaz rezervinin binde biri, Rusya'nın doğal gaz rezervinin onbinde ikisi demektir. Daha sonra Kuzey Marmara'da Silivri ve Değirmenköy açıklarında yine TPAO'nun araşDoğal Gaz Dergisi 43 Eyhil - Ekim 2001 Sayı 76 tırmalarıyla sırasıyla 3,0 ve 2,0 milyar m3'lük doğal gaz rezervleri bulunmuş ve işletmeye açılmıştır. Bütün bunların tamamından yılda 500 milyon m3 kadar yerli doğal gaz üretimi yapılabilmektedir ve bu da geçen yıl kullandığımız toplam doğal gazın - ki 1 5 milyar m3 - yüzde 3'ünü oluşturmaktadır. 1987 yılında, kısmen de olsa Trakya doğal gazını kullanmak amacıyla kurulmuş olan 1 200 MW'lık Hamitabat Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralı' na yerli gaz yetmediği için, BOTAŞ'ın, GAZPROM'un ihracat kuruluşu olan GAZ EXPORT'la yaptığı anlaşma ile ithal edilmiş olan Rus doğal gazının kullanımına başlanmıştır. Aynı yıl yapımına başlanan ve 1 988 yılında Ankara'ya kadar uzatılan Doğal Gaz nakil haltı ile, Rus doğal gazı ve daha sonra Marmara Ereğlisi'nde kullanılan BOTAŞ LNG tesisleri ile Cezayir doğal gazı karışımı İstanbul, Bursa, İzmit, Eskişehir, Ankara illerinin konutlarına, Hamitabat, Ambarlı ve Bursa doğal gaz santrallarının ihtiyacına sunuImuştur. Bu noktada, biraz da doğal gazın elektrik üretiminde, özellikle kojenerasyon sistemlerindeki yerini vurgulamak istiyorum. DOĞAL GAZIN ELEKTRİK ÜRETİMİNDEKİ YERİ Elektrik üretimi için Türkiye'de yıllardan beri, kömür, linyit, fuel oil, doğal gaz veya akarsu (hidrolik) kullanılır. Linyit, fuel oil ve kömür santrallarinin 1 MW veya 1000 kW başına kuruluş maliyetleri 800 bin ila 1 milyon 200 bin dolar arasındadır. Yani çok büyük bir yatırım gerektirir. Halbuki doğal gaz kombine çevrim santralinda bu rakam 400 bin dolar, kojenerasyon sistemlerinde de 500 bin ila 600 bin dolardır. Kojenerasyon sistemlerinde, egzos ısısından üretilen buhar ya da sıcak suyu fabrikalarda ya da konutlarda değerlendirdiğimizde, bu ısı enerjisinin de, üretilen elektrik enerjisi ile toplamına göre hesap yaparsak, 1 MW kapasite için yatırım birim fiatı 200 bin dolara düşer. Yani kojenerasyon dediğimiz, elektrik ve ısı enerjilerinin birlikte üretim teknolojisi bize çok ucuz maliyetle bir tesis kurma imkanı verirken, bu tesisi çok ekonomik işletme maliyeti ile işletme imkanı da vermektedir. Çünkü işletme maliyeti içinde en yüksek pay yakıt maliyetidir. Yakıt maliyeti ise kojenerasyon sisteminin yüzde 90'lara varan çevrim
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=