Doğalgaz Dergisi 48. Sayı (Ocak-Şubat 1997)

için kıvranıyor, yani BOTAŞ bütün gayretlerine rağmen talebi karşılayamıyor, diğer yandan da, doğal gaz tesisleri yapımı ve işletilmesi için özel sektöre yetki verilmiyor. 397 sayılı KHK'nın revizyonunu yaparak bu çelişkinin kaldırılmasını bekliyoruz. Kojenerasyon tesislerinin tüm doğal gaz talebi yeterince karşılanabilseydi, l 995'te 340 MW iken, l 996'da 600 MW'a ulaşan ve l 997'de 1500 MW'a ulaşacak olan otoprodüktör kojenerasyon tesislerinin üretimi ile, yurdumuzun elektrik üretim açı ğı hiç olmazsa 1997 yılı sonuna kadar kapatılabilirdi. 4) TÜRKİYE'de enerji sektöründeki devletin ağırlığı yüzünden, yakıt fiyatları rekabet yani piyasa esasına göre oluşmamaktadır. l milyon kalori veya BTU'nun fiyatı itibariyle bir sıralama yaptığımızda en ucuz yakıtın doğal gaz olduğunu görmekteyiz. Ayrıca doğal gazın, yüksek kombine çevrim veya daha yüksek kojenerasyon randımanı sağlama avantajı vardır. Ancak bu güzel yakıtın, yurdun sınırlı bir bölgesine arzediliyor olması, bölgeler ve kurumlar arasında haksız rekabet ortamı oluşturmaktadır. LPG ve Nafta, fiyat dışında, doğal gazın tüm avantajlarına (yüksek çevrim randımanı, pratiklikve temizlik) sahiptir. Ancak doğal gazdan, (l milyon Kcal'nın fiyatı itibariyle), % 40 daha pahalıdır. ETKB'nin, bir ay önce 6 no'lu fuel-oilde yaptığı giqi LPG'de ve naftada da akaryakıt fiyat istikrar fonunu kaldırmak suretiyle, onu doğal gazın gerçek alternatifi durumuna getirmesi lazım. Böyle bir karar, bölgeler arası haksız rekabeti kaldıracağı gibi, doğal gaz bekleyen otoprodüktör tesislerinin üretime geçmesi ile gelecek yılların artan elektrik talebi büyük ölçüde karşılanabilecektir. 5) Bugüne kadar çıkarılan kararnameler ve yönetmelikler hep otoprodüktörlük esasına göre düzenlenmiştir. Esasında teşvik görmesi gereken ana unsur kojenerasyondur. Zira, içerdiği yüksek randıman nedeniyle ekonomide büyük tasarruf sağlayan kojenerasyondur. Kojenerasyon iki farklı enerji türünün {elektrik ve ısı) aynı sistemde üretilmesidir. Bu nedenle, teşviklerin, otoprodüktörlük ile sınırlandırılmayıp geniş anlamıyla "kojenerasyon tesisleri" ifadesine dönüştürülmesi gerekir. Böylece kojenerasyon esasına göre kurulmuş sadece sanayi tesisleri değil, me:kezi ısıtma sistemleri, hastaneler, şehir aydınlatma ve ısıtma sistemleri de otoprodüktörlük teş"'.iklerinden yararlanmış olacaklardır. 6) 17 Nisan 1996 tarihinde yayınlanan yeni yönetmelik gerek elektrik satış fiyatına gerekse elektrik enerjisinin başka bir tüketiciye satılmasına belirli kolaylıklar getirmiş olmakla beraber, fazla üretimi teşvik yönünden yeterli değildir. Ülkeye çok büyük enerji tasarrufu sağlayan kojenerasyon tesislerinde elektrik enerjisi fazlası hiçbir sınırlama getirilmeden, TEAŞ ya da TEDAŞ'a, TEAŞ'ın sanayiciye uyguladığı tek terimli tarife üzerinden satılabilmelidir. Doğal Gaz Der isi 85 7) ETKB'nin en çok takdir ettiğimiz kararlarından biri de nükleer santral ihalesini çok ciddi bir biçimde ele almış olmasıdır. TÜRKİYE gibi enerji kaynaklarında % 50 dışa bağımlı bir ülkede senelerce ihmal edilmiş nükleer teknoloji nihayet yatırım gündemimize girmektedir. Ancak son yıllarda giderek artan, kamuoyunun tepkisine karşı gerek ETKB'de gerekse TEAŞ'ta yeterince çalışma göremiyoruz. Halbuki elektrik enerjisinin % 7 6'sını nükleer santra llardan elde eden FRANSA ile % 33'ünü sağlayan JAPONYA 25 yıldır, eğitimi ile, konferansları ile görsel ve yazılı yayınlarıyla kamuoyunu bilinçlendirmeyi ve olumlu yönlendirmeyi başarmışlardır. O Japonya ki l 945'te nükleer bomba ile l 00.000'den fazla vatandaşını kaybettiği halde, bilinçli eğitim ve bilgilendirme programları sayesinde nükleer enerjiyi sevmiştir. Kamuoyunun aşırı duyarlılığına karşı zamanında bilimsel ve eğitimsel önlemler alınmazsa, ülkemizde kötü maksatlı bazı politikacılar kendi çığırtkanlarını bularak, bırakınız nükleer santralı, BURSA Doğal Gaz Santralı'nın yapımına bile karşı koyma cüretini gösterebiliyorlar. Doğamızın en azından aldı ğımız şekilde gelecek nesillere teslimi nasıl bir borcun ödenmesi kadar önemliyse, yine o nesillere çağdaş yaşamın tüm nimetlerini sunabilmemiz en az onun kadar önemlidir. Bu da büyük ölçüde vatandaşları mıza ve gelecek nesillere çağdaş yaşam seviyelerinin gerektirdiği kadar elektrik enerpsının arz edilmesine bağlı bulunmaktadır. 8) TÜRKİYE'de piyasa ekonomisinin dinamiği, her geçen yıl endüstrimizin, toplam milli hasıladaki payını arttırırken, Türk müteahhitlik sektörüne de, yurt içi ve yurt dışı projelerde yerli katkının arttırılması imkanını vermektedir. Bugün 30 ülkede faaliyetlerini yaygın bir biçimde ve başarı ile sürdüren Türk müteahhitleri, uluslararası firmalarla ortaklıklar kurarak, teknoloji ve know-how transferi yaparak ve proje yönetim sistemlerini geliştirerek dünyadaki pazar payını genişletmekle kalmamış her yeni projede yerli malzeme, ekipman ve hizmet katkısını da arttırmıştır. Bugün bir kombine çevrim santralında proje bedelinin % 60'ı, bir kömür santralında % 70'inin yerli katkı ile yapılabilme performansına ulaşılmıştır. Yani artık turba-jeneratör ve DCS sistemlerinin dışında bir santralın anahtar teslimi yapı mı yerli katkı ile gerçekleştirilmektedir. Ayrıca Türk özel sektörü, çoğu kere yerli, gerektiğinde de yabancı firmalarla işbirliği yaparak, enerji üretim, iletim ve dağıtım projelerini, geliştirme, finansman sağlama, yapma ve işletme rüştüne erişmiştir. Özel sektör deneyim birikimleri ile ve teknoloji transferi ile ulaştığı bu başarıyı yurtiçi projelerinde değerlendirmekte, büyük ölçüde de yurt dışındaki projelere taşımaktadır. Özel sektörün ulaştığı bu dinamizmin ve kazandığı momentumun gerek Yap-İşlet projelerinin yapımını ve gerekse enerji tesislerinin özelleştirilmesini başarıya ulaştıracağı inancındayız. Ocak ubot'97 Sa ı 48

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=