M. MURATHAN : Petrol sektörü dünyada çok spesifik bir sektördür. Petrol fiyatları 30 cent düşer, insanlar başladıkları kuyulardan vazgeçerler veya tankerleri yoldan geri çevirirler yani kendi dinamiği içerisinde tartılması gerekir. Akşam yatıp, sabah kalkıp petrolcü olursanız, bir yerde bir hata yaparsınız. Türkiye'deki petrolcü sayısı çok arttı. Bunun belki zararı da oldu, kamuoyu bilgilenmedi, önemli değil. Şunu söyleyeyim ben, biz BaküCeyhan lafını telaffuz etmiyoruz, Hazar-Akdeniz Boru Hattı diyoruz. Çünkü bizim hep iddiamız şu olmuştur; o civarda yaklaşık en az yılda 140 milyon ton petrol üretilecektir. Bu petrolün bir kısmı genel olarak orada tüketilmek zorundodtr. Neden, bugün Batı Sibiryo'don petrolü getirip de Volgagrad civarındaki rafinerilerde, rafine edip piyasaya sürmek Ruslar için ekonomik değil. Petrolün satış fiyatının % 60'ı taşıma ve üretim masraflarına gidiyor. Onun için o rafinerileri beslemek için en akılcı yol, Kuzey Hazar'don petrol almak. Bu yüzden de o civarda üretilecek petrolün bir kısmı, Rus sistemine girecek, hem ihraç için hem de tüketim için, bir kısmı yerel olarak tüketilecek oma ne yaparsanız yapın, geriye yaklaşık 45-60 milyon ton civarında bir petrol kalacak. Biz o fazla kapasite dediğimiz boru hattının Türkiye'ye gelmesini istiyoruz. Bunun çeşitli nedenleri var. Birincisi bu miktarın Karadenize çıkmasını istemiyoruz, Boğazları zorlayacak. İkincisi ekonomik gerekçeleri var, mutlaka böyle bir boru hattının Türkiye'den geçmesi hem taşımacılık, hem inşaat nedeniyle o yöreye bir rahatlık getirecektir, bu tartışılmaz. Bir başka nedeni Akdeniz'le Irak petrolünü birlikte düşündüğümüz zaman 70 milyon ton lrak'ton, 60 milyon ton bu yöreden geliyor, 130 milyon tonluk bir pazarı kontrol ediyor olacağız. Bu yöredeki pazar için 130 milyon ton çok büyük bir rakam. Düşünün Türkiye'nin yıllık tüketimi 26 milyon ton, yaklaşık Türkiye gibi 5-6 ülkenin petrolünü kontrol ediyorsunuz. Yani petrol fiyatının oluşmasında bir konlrolumuz var ki, bu çok önemli. Düşünün 50 seni veya 30 cent taşıma ücretini falan kastetmiyorum. O yörede oluşacak petrol fiyatlandırmasında 30 cent Türkiye lehine oluşacak bir rakam. Tonda 2,l $ eder, 25 tonda do 50 milyon $ eder, çok büyük bir rakam bu. Ama eğer bunu 20 yıl boyunca düşünürseniz, milyar $'1 buluyor, onun için önemli. Kaldı ki bu benim söylediğim 30 cent çok çok küçük bir rakam. Olayın politik yönleri de var. Sonuçta bu boru hattının Türkiye'den geçmesi oldukça önemli. Bokü, Ceyhan veya Hazar-Akdeniz boru hattının gerçekleşmemesi diye birşey sözkonusu değil, kesinlikle gerçekleşecek. Eğer Türkiye olarak hiçbirşey yapmasak, herşeyi akışına bıraksak bu boru hattının inşaatına 2001 senesinde başlanır, 2004 senesinde devreye girer oma, şu onda yapılabilecek akılcı birtakım önerilere, bunu öne olmak mümkün, biz de şu onda bunu yapmaya çalışıyoruz. F. ŞENGÜL : 1994 senesinde, Büyükşehir Belediye Başkanlığını Tayyip Bey'in almasından sonra �oğol gaz bizim ilgi alanımıza girdi. 1994 senesinde BOTAŞ-IGDAŞ görüşmelerinde, biz BOTAŞ'ın 2000 yılına gelindiğinde İstonbul'do 600 bin abone tarafından 800 milyon m3 gaz kullanılacağı şeklinde bir yorumu olduğunu gördük. Tabii biz 1994 senesinin Eylül ayında 2000 yılı için 800 milyon m3 ayrılan İstonbul'o 1995 senesi için 700 milyon m3 gaz talebinde bulunduk. Abone sayısını 500 binlere çıkaracağımızı, sene sonuna kadar 300-350 bin abone daha yapılacağı ile il gili bir projeksiyon hazırlayıp kendilerine sunduğumuzda bunun gerçekleşmesinin imkansız olduğu yönünde bir görüş ortaya kondu. Ve daha çok olay, "vermezsek ne yaparsınız" boyutunda ele alınıyordu. O dönemdeki genel müdürü olayın bu şekilde gerçekleşeceğine inandıramadık. Yani l 995'te böyle bir olayın olacağını, l 996'do bugün ulaştığımız noktalara ulaşacağımızı, 2000'li yıllara kadarki hedeflerimizi söylediğimizde bunlara ulaşılabileceğine inanmıyordu. En önemlisi de, bu olursa eğer biz !le yaparız, diye de bir düşünce yoktu maalesef. Bu sebeple tabii IGDAŞta abone kayıt işlemlerini Doğal Gaz Derg,sı 74 bu elindeki gaza göre yapmak durumundaydı. Bu sebeple aboneliği durduruyorduk ve durdurduğumuz zaman da tabii bir mesnet koymak durumundayız ortaya. Biz halkla beraberiz biliyorsunuz, daha doğrusu DOSİDER'le başladığımız için, onlar da biz de vatandaşla yüzyüze, onlar dönüşüm yapıyorlar, biz abone alamıyoruz. Vatandaş da haklı olarak niçin böyle oluyor diyor. Tabii bu olayın teknik bir izahı var, bu teknik izahı biz yapıyoruz fakat karşı taraf bunu kabullenmiyor. Olaya tamamen sosyal siyaset boyutunda bakıldığı için bir noktaya varılamıyordu. Fakat şu an için bir problemin olmaması, bundan sonra bir problemin yaşanmayacak olması, şu ondaki genel müdürümüzün bi lgi birikimi ve deneyiminin yeterli olması ve BOTAŞ'lo görüşmelerin teknik düzeyde, teknik lisanda yapılabilmiş olması ve ülkenin gerçeklerinin cesurca söylenebilmiş olmasından kaynaklanıyor. Biz, o dönemde de yotırımlcırımızı durdurmadık, yeni yatırım yaptık. Ama abone olamadık. Niye? Çünkü, abone aldığımız insanlara sözverdiğimizi kabul ediyoruz, kusura bakma gazı alamadık, veremiyoruz diyemeyiz. Bu sebeple de bu sene bu kadar gazımız var, bu kadar abone alacağız diyoruz yoksa bizim yatırımlarımızla bu sene l .700.000 aboneyi çok rahat karşılayacak hattı tamamlamış oluyoruz. Ülkenin gerçeklerini gözönüne olarak çözüme ulaşmak zorundayız. Bu tür bilgi birikimi olan insanlarla aynı masaya oturmak herkes için bir avantaj. Teşekkür ederim. M. MURATHAN : İGDAŞ'o ben de teşekkür ediyorum. Aynı dili konuşmaktan biz de çok mutluyuz. Raci BADALIOĞLU (İGDAŞ) : Biz bu sene 300 bin abone alacağız. Geçen sene Botoş'ın özellikle kış döneminde pik saatlerde sıkıntı yaşadığını biliyoruz, o sıkıntı bize de yansıyor çünkü. Sizin bildiğimiz iki projeniz var. Birisi, Pendik Kompresör istasyonu, birisi de Trakyo'daki loop hattı. Biraz önce gösterdiklerimiz planlama projeleriyle, daha hayata geçmediler. Biz 1997 sonunda bu kadar aboneyi özellikle kış oylarında nasıl besleyeceğiz? Sizin kompresör istasyonunuz yetişecek mi? Loop hattınız yetişecek mi? Yetişmezse ne olur? M. MURATHAN : Looplorın da, kompresör istasyonunun do hiç olmazsa bir ünitesinin 97-98 kışından önce bitmesi gerekiyor. Raci BADALIOĞLU : İmalatı biraz daha hızlandıromozmısınız? M. MURATHAN : Kesinlikle uğraşı o. Biz kompresör istasyonunun yapım sözleşmesini imzalarken, müteahhitten bu iş Kosım'do bitecek diye yazılı taahhüt aldık. Looplor için hiçbir endişe görmüyorum. Eylül-Ekim hatta daha do erken bitme şansı bile var. Ama bütün bunlar şu ondaki mevcut değerler ve bizim de beklentilerimiz doğrultusundadır. Şu on bir problem, bir gecikme yok oma olursa gerçekten hep beraber çok büyük sıkıntı çekeriz. İbrahi m TOPRAK( İGDAŞ) : Yatırımlar içerisinde Trokyo'don Avrupo'yo aktarılacak hiçbir hat, hiçbir çalışma gözükmüyor. Şu ondaki Avrupo'don bize gelen hat herhalde miyodını doldurmuş vaziyette. Bildiğiniz gibi demir tozu ile beraber gaz gelmekte, buna ait bir çalışma var mı? M. MURATHAN : Ben size bir örnekle cevap vereyim isterseniz. Ben Türkiye petrollerine 1 974 senesinde boşladım. O zaman Kotor'lılarlo beraber bir grup gelmişti. O grup bir projede Türkiye'ye % 25 civarında bir poy teklif etmişti. O saha bugün BOTAŞ'ın pazarlık edip doğal gaz almaya çalıştığı Kotor'daki sahadır. Yani eğer biz o zaman girseydik belki şu anda oradan pay sahibiydik. Dediğim gibi bunu düşünemezseniz, 15 sene sonra başka yerden nasıl gaz alabilirim diye düşünürsünüz. Yani Türkiye bu pazarın içinde olmak zorunda. Uluslararası düzeyde mühendislik firmalarıyla çalışmalarımız devam ediyor. Ocak ubat97 Sa , 48
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=