Doğalgaz Dergisi 111. Sayı (Nisan 2006)

İ z leni m lor boğulmaktan kurtulmuş ve temiz havaya kavuşmuştur. Böyle pek çok örnek sayabilirim. Bütün bu güzelliklerini görmezlikten gelmek yerine, enerji kaynakları tercihinde dengelerin oluşturulmasını savunmak ve bazı hesaplar yaparak asgari müşterekleri ortaya koymanın daha ikna edici olacağına inanıyorum. Lo Sayfa 27'de şöyle bir görüş öne sürülmektedir. "Ülkemizdeki kurulu gücün, yıllara göre artmasına karşın, gerek yenilenebilir gerekse fosil enerji kaynaklarımız yeterince kullanılamamaktadır. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımın düşüklüğü ülkemizi yıllardır DTÖ, DB ve IMF politikalarına itmekte ve sanayinin en önemli girdisi olan enerji konusunda emperyalist tekellere bağımlı kılmaktadır." Bu görüş 47 yıldan beri üyesi bulunduğum TMMOB'inde savunulmaktadır. Bu görüş doğalgaz Türkiye'ye gelmeden önce de vardı ve hiç doğalgaz olmasaydı da var olacaktı. Odamızın iradesine iyice yerleşmiş olan "enerjide emperyalist tekeline bağımlıl ık saplantısını" ortadan kaldırmak benim görevim değil, ancak yukarıdaki paragrafta yer alan bazı 1 Doğal Gaz Dergisi, 2006/4 yanlışlıkların ortaya konulmasını sorumlulukalanım içerisinde görüyorum: t Türkiye birinci öncelikle, yenilenebilir olsun, fosil olsun kendi enerji kaynaklarını değerlendirmek için yerli ve yabancı sermayenin enerji yatırımlarına yönlendirilmesini teşvik etmelidir. t Ancak bu yatırımların tavanı yerli kapasitemizle sınırlıdır. Odamızın raporundaki rakamlara göre, 127.600 GWh olan toplam hidrolik kapasitemizin tamamını üretime alabilsek ve l 0.000 MW'lık rüzgar kapasitemizin tamamını elektrik enerjisine çevirerek 25.000 GWh elektrik üretsek ayrıca da linyit rezervlerimizin %85'inin bulunduğu Afşin-Elbistan'a mevcut 2800 MW'lık A ve B santrallerine ilaveten 7 tane daha, her biri l .400 MW'lıksantral kurup işletsek ve böylece 1 16.000 GWh elektrik üretsek, yine de 2023 yılındaki 548.000 GWh'lık elektrik enerjisi ihtiyacının yarısını karşılayabiliyoruz. Yani enerji kaynağı ithal etmek durumundayız. Yerli kaynaklarımıza tercihte öncelikler ve teşvikler verilmesi dışa bağımlılığımızı azaltır ancak ortadan kaldırmaz. t Yerli kaynaklarımızı öncelikle değerlendirecek böyle bir devlet politikasının partiler üstü bir öncelikle ve hiç taviz vermeden uygulanması için, 17 yıl içinde 20.000 MW'lık hidrolik, l 0.000 MW'lık linyit ve l 0.000 MW'lık rüzgar santrali kurmak gerekecektir. Bu santraller için 80 milyar $'Iık yatırım sermayesine (capex) ihtiyacımız olacaktır. Türkiye'de yatırım sermayesi yoktur, ticari sermaye vardır. Bu paranın % l 0'unu bile yerli kaynaklarımızdan sağlayamayız. Yani en az lamak zorundayız. Bu para dışarıya akacaktır. Bu dışa bağımlılık değil mi? Geçen yıl doğalgazın tamamına (27Bcm) ödediğimiz doğalgaz parası yukarıdaki yabancı sermayenin faizi kadar bile değildir. Kaldı ki; biz doğalgazın bize sunduğu teknik ve teknolojiyle, kaynakları iy i kullanabilirsek (enerji verimliliğinin artması, kaliteli elektrik, enerji yoğunluğunun aşağılara çekilmesi gibi) ve ihracatta mukayeseli üstünlüğümüzü doğalgaz sayesinde, yeniden kazanabilirsek doğalgaz faturasını karşılayacak kaynakları kendiliğinden yaratmış oluruz. Dünyada birkaç petrol zengini ülke dışında bütün ülkeler, enerji kaynaklarında, dışa bağımlıdır. Önemli olan bu bağımlılık değil enerji faturalarını karşılayacak güce sahip olmaktır. Almanya, İngiltere, Fransa da, İspanya da ve İtalya enerji kaynaklarında dışa bağımlılar ama dünyanın en güçlü l O ekonomisinin içinde yer alıyorlar. 70 milyar $'Iık yabancı sermaye bul- .ıt:D Sayfa 30'daki görüşe göre: mak ve bu sermayeye en ucu- "Odamız, Elektrik Mühendisleri Odazundan faiz ödemek suretiyle yılda s ı v e TMMOB'nin yıllardır dile getirdi5, 6 milyar $'!ık faiz masraflarını karşı- ği "izlenen yanlış politikalar nedeniy- ►

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=